Ülkemizde aşı üretimine yönelik ilk çalışmalar Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlamıştır. İstanbul’daki İngiltere büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu, 1717-1721 yılları arasında ülkesine yazdığı mektuplarda, İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı” adı verilen bir uygulamanın yapıldığını hayretle bildirmiştir. Bu mektuplar, aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgeler arasında yer almaktadır.
Lady Montagu’nun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki geleneksel çiçek aşılamasına (inokülasyon) tanıklık etmesinden yaklaşık bir asır sonra, ünlü hezarfen Osmanlı âlimi ve modern Türk tıbbının öncülerinden Şanizade Mehmed Ataullah Efendi (v. 1826), kendisinden 10-15 yıl önce Edward Jenner (1749-1823) tarafından geliştirilen ilk modern aşı yöntemini kullanarak çiçek aşısını üretmeyi ve etkin bir şekilde uygulamayı başarmıştır. Şanizade, 1811 yılında Osmanlı Sultanı II. Mahmud’a dönemin veba salgınına karşı karantina uygulamasının yanı sıra halk sağlığı önlemlerinin alınmasını ve kendi aşı çalışmalarını yürüteceği bir fabrika (Telkihhâne) kurularak bu çalışmaların kurumsallaştırılmasını teklif etmiştir. Ancak Şanizade ve 19. yüzyıl ortalarında yerli çiçek aşısı üzerinde deneysel çalışmalar yürüten Hekim İsmail Paşa (1807-1880), Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantılı siyasi ortamında sürdürülebilir bir bürokratik destek bulamamış ve yapılan çalışmalar sekteye uğramıştır. Bu nedenle, Türkiye’deki aşı üretimi ve bağışıklama konusundaki çabalar, halk sağlığı önlemlerinin hükümetin siyasi programına dahil edilmesine kadar (19. yüzyılın son çeyreğine kadar) beklemek zorunda kalmıştır.
Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Louis Pasteur, araştırmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarından maddi katkı talep etmiş, yazdığı mektuplardan biri Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’e ulaşmıştır. II. Abdülhamid, Pasteur’ün çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesi koşuluyla Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisine mali destek sağlayabileceğini bildirmiştir. Ancak bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince, ikinci bir teklif oluşturulmuştur. Bu kapsamda, Pasteur’e Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın (bazı kaynaklarda 800 lira olarak geçer; dönemin İstanbul’unda yaklaşık 180-200 ev parası karşılığı) gönderilmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan üç kişinin yanında asistan olarak yetiştirilmesi istenmiştir.
Bu doğrultuda, 1886 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’den müderris Alexander Zoeros Paşa’nın başkanlığında Kaymakam (Yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kaymakam (Yarbay) Veteriner Hüseyin Hüsnü Bey’in Fransa’ya gönderilmesine karar verilmiştir. Daha sonra bu ekip, çalışmalara temel teşkil etmesi amacıyla “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliğiyle Osmanlı İmparatorluğu’na geri dönmüştür.


Bakteriyoloji Hane Telkihhane (Çiçek Aşısı Üretim Merkezi)
Aşıya İlişkin Önemli Tarihler
•1885 – Osmanlı İmparatorluğu’nda çiçek aşısı uygulaması için dünyada ilk kez kanun çıkarıldı.
•1885 – Dünyada ilk kuduz aşısı Fransa’da geliştirildi.
•1887 – Kuduz aşısı Osmanlı İmparatorluğu’na getirildi. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de Zoeros Paşa’nın kliniğinde “Dâu’l-Kelb ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi” (Kuduz Tedavi Müessesesi) kuruldu. Bu kurum, dünyada üçüncü, Doğu’nun ise ilk kuduz merkezi oldu. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretti.
•1892 – İlk çiçek aşısı üretim merkezi (Telkihhâne-i Şâhâne), Miralay Hüseyin Remzi Bey tarafından kuruldu.
•1893 – Bakteriyoloji Enstitüsü (Bakteriyolojihâne-i Şâhâne) kuruldu.
•1896 – Difteri serumu, 1897’de sığır vebası serumu, 1903’te kızıl serumları, Veteriner Hekim Mustafa Adil (1871-1904) tarafından üretildi.
•1911 – Tifo aşısı, 1913’te kolera, dizanteri ve veba aşıları Türkiye’de ilk kez hazırlandı ve uygulandı.
•1927 – Verem aşısı üretimine başlandı.

• I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı – Hayvan ve insan aşıları üretimi zor koşullara rağmen devam etti. İstanbul’un işgali sonrası aşı merkezi önce Eskişehir’e, ardından Kırşehir’e taşındı. Afyon’da çiçek aşısı üretimine devam edilirken, Erzurum’daki serum laboratuvarı Rus işgali nedeniyle Halep, Niğde, Sivas ve Erzincan’a taşındı. Kastamonu’da da aşı üretimi yapıldı. Benzeri üretim Cumhuriyet döneminde de devam etti.
•1928 – Hıfzıssıhha Enstitüsü, aşı üretiminin merkezi haline getirildi.
•1931-1996 – Tetanos ve difteri aşıları üretildi.
•1937 – Kuduz serumu üretilmeye başlandı.
•1938 – Kolera salgını için Çin’e aşı gönderildi.
•1940’lara kadar – Tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanos ve kuduz aşıları seri üretimle oluşturuldu.
•1942 – Tifüs aşısı ve akrep serumu üretimine başlandı.
•1947 – Biyolojik Kontrol Laboratuvarı kuruldu.
•1950 – İnfluenza Laboratuvarı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanındı ve grip aşısı üretimine geçildi.
•1968 – Kurulan serum çiftliğinde tetanos, gazlı gangren, difteri, kuduz, şarbon ve akrep serumları üretildi.
•1976 – Kuru BCG aşısının deneysel üretimine başlandı.
•1971 – Tifüs aşısı, 1980’de ise çiçek aşısı üretimi ülkede hastalıkların yok olması nedeniyle sonlandırıldı.
•1983 – Kuru BCG aşısı üretimine geçildi.
•1996 – Bakanlık bünyesinde DBT ve kuduz, 1997’de ise BCG aşısı üretiminin kesilmesiyle Türkiye’de aşı üretimi sona erdi.
•Günümüz – Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından yılan, akrep, tetanos ve difteri antiserumlarının üretimi devam etmektedir.